Matbaa’nın icadından önce kitapların çoğaltılması büyük bir problemdi. Örneğin Kuranı Kerim gibi yüce ve herkesin ihtiyaç duyacağı bir kitabı bile çoğaltmak için bir Kuran yazıcılığı mesleği ortaya çıkmıştı. Bu kişiler sadece Kuranı Kerim’in kopya sayısını artırmakla görevliydi.
Eğer bir kitap el ile çoğaltılıyorsa ve bundan dolayı da kopya sayısı az ise, ücreti tabii ki çok fazla olacaktır ve yalnızca ekonomik durumu iyi olan insanlar buna para verebilecektir.
Bu şekilde olduğu zaman da, insanların bilgiye erişimi çok zor oluyordu ve dolayısıyla insanlar pek çok konuda bugünkü kadar bilgili değildi.
Mesela bir bilim adamı bir şeyi keşfedip bunun hakkında bilgiler içeren bir kitap kaleme aldığında, bu kitap çok az ve çok uzun bir zamanda yayılıyordu. Dolayısıyla insanların çoğu bu kitaptan habersiz bir şekilde yaşamlarını sonlandırıyordu.
Oysa ki, günümüzde dünyanın neresinde bir kitap basılırsa basılsın, eğer yeteri kadar değerli bir kitapsa, anında tüm yabancı dillere ve Türkçe’ye çevrilerek raflardaki yerini alıyor.
Matbaa sayesinde ulusal eğitim diye bir şey ortaya çıktı ve artık her vatandaşın zorunlu olarak temel eğitim alması şartı geldi. Oysa eskiden böyle bir şey yoktu. Hatta çok eskilerde herhangi bir köye gidip de okuma yazma bilen birisini bulmak çok zordu. Çünkü okur-yazar sayısı azdı.
Matbaa sayesinde gazete ve dergiler hayatımıza girdi ve dünyanın neresinde bir olay olursa, ertesi gün haberimiz olmaya başladı.
Tüm bunları göz önüne alırsak, matbaanın icat edilmesi, insan hayatını kolaylaştırdı, zenginleştirdi, geliştirdi, iyileştirdi, dinin daha kolay yayılmasını sağladı, insanların belirli bir ideolojide örgütlenmesini kolaylaştırdı, bilimin gelişmesine katkıda bulundu ve teknolojinin gelişmesine yardımcı oldu.
