Mitokondriyi Kim Bulmuştur

Mitokondriyi Kim Buldu?

Mitokondri, tüm ökaryot hücrelerde bulunan, hücresel solunumun gerçekleştiği ve enerji üretiminden sorumlu olan organellerdir. Mitokondrilerin keşfi, hücresel biyoloji ve evrimsel biyolojinin gelişiminde önemli bir dönüm noktası olmuştur.

Mitokondrilerin keşfi, 19. yüzyılın sonlarına kadar uzanmaktadır. 1894 yılında Alman patolog Richard Altmann, bitki hücrelerinde “bioblasts” adı verilen, hücre çekirdeğinden farklı bir yapıda olan yapılar gözlemledi. Altmann, bu yapıların hücrenin enerji üretiminden sorumlu olduğunu öne sürdü.

1898 yılında Alman histolog Carl Benda, Altmann’ın gözlemlerini doğruladı ve “bioblasts” terimi yerine “mitochondria” (mitokondri) terimini kullandı. Benda, mitokondrilerin hücre içinde hareket edebildiğini ve hücre bölünmesinde rol oynadığını da gözlemledi.

1900 yılında Alman biyokimyacı Leonor Michaelis, Janus yeşili boyasını keşfetti. Michaelis, bu boyayı kullanarak mitokondrileri daha ayrıntılı bir şekilde inceledi ve mitokondrilerin iç ve dış membranlardan oluştuğunu, iç membranda krista adı verilen kıvrımların bulunduğunu gösterdi.

1941 yılında Amerikalı biyokimyacı Fritz Albert Lipmann, hücresel metobolizmada ATP fosfat bağlarınından enerji elde edildiğini keşfetti. Bu keşif, mitokondrilerin hücresel solunumda önemli bir rol oynadığının kesin olarak ortaya çıkmasını sağladı.

1948 yılında Belçikalı biyolog Albert Claude, doku fraksiyonasyonu ile mitokondriyi diğer hücrelerden izole etmeyi başardı. Claude’un bu çalışması, mitokondrilerin kimyasal yapısı ve işlevi hakkındaki araştırmaların hızla ilerlemesine yol açtı.

1955 yılında Amerikalı biyolog George Palade, mitokondrilerin iç membranında bulunan ve elektron transport zincirini oluşturan enzimlerin yapısını ve işlevini tanımladı. Palade’nin bu çalışması, mitokondrilerin hücresel solunumda nasıl enerji ürettiğinin anlaşılmasında önemli bir rol oynadı.

1967 yılında Amerikalı biyolog Lynn Margulis, mitokondrilerin endosymbiyotik bir ilişki sonucu meydana geldiğini öne sürdü. Margulis’in teorisine göre, mitokondrilerin ataları, bir zamanlar özgür yaşayan bakterilerdi. Bu bakteriler, daha büyük bir hücre tarafından sindirilme sürecinde hayatta kalmayı başardılar ve bu hücrenin içinde bir simbiyotik ilişki kurdular. Bu ilişki sonucunda, bakteriler mitokondrilere dönüştüler.

Margulis’in teorisi, ilk başta bilim dünyasında çok fazla kabul görmedi. Ancak, zamanla yapılan araştırmalar, bu teorinin doğruluğunu destekler nitelikte sonuçlar ortaya koydu. Bugün, mitokondrilerin endosymbiyotik bir ilişki sonucu meydana geldiği, hücresel biyolojinin temel kabullerinden biri olarak kabul edilmektedir.

Mitokondrilerin Evrimi

Mitokondrilerin endosymbiyotik bir ilişki sonucu meydana geldiği teorisine göre, mitokondrilerin ataları, bir zamanlar özgür yaşayan bakterilerdi. Bu bakteriler, aerobik solunum yapabilen, yani oksijen kullanarak enerji üretebilen bakterilerdi. Bu bakteriler, daha büyük bir hücre tarafından sindirilme sürecinde hayatta kalmayı başardılar ve bu hücrenin içinde bir simbiyotik ilişki kurdular. Bu ilişki sonucunda, bakteriler mitokondrilere dönüştüler.

Mitokondrilerin endosymbiyotik bir ilişki sonucu meydana geldiğinin kanıtları şu şekilde sıralanabilir:

  • Mitokondrilerin kendi DNA’larına sahiptirler. Bu DNA, hücrenin çekirdeğinde bulunan DNA’dan farklıdır.
  • Mitokondrilerin kendi ribozomlarına sahiptirler. Bu ribozomlar, hücrenin ribozomlarından farklıdır.
  • Mitokondrilerin kendi protein sentez sistemlerine sahiptirler. Bu sistemler, hücrenin protein sentez sistemlerinden farklıdır.

Mitokondrilerin endosymbiyotik bir ilişki sonucu meydana geldiği teorisi, hücresel evrimin anlaşılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Bu teori, hücresel evrimin, daha küçük ve daha basit organizmalardan daha büyük ve daha karmaşık organizmaların meydana gelmesi süreci olduğunu göstermektedir.

Mitokondrilerin İşlevi

Mitokondriler, hücresel solunumun gerçekleştiği ve enerji üretiminden sorumlu olan organellerdir. Hücresel solunum, oksijen kullanarak glikozun parçalanması ve enerji üretimi sürecidir. Bu süreç sonucunda, ATP adı verilen enerji molekülleri üretilir.


Yayımlandı

kategorisi